Mustafa Özdal

Tarih: 23.08.2025 13:14

AK Parti’nin yükselişinin yolu demokrasiden geçer

Facebook Twitter Linked-in

AK Parti, 2002’den 2019 yerel seçimlerine kadar, (2015 Haziran genel seçimlerini saymazsak) girdiği tüm seçimlerde istediğini almış, tek başına iktidarını perçinlemişti.

2019’da,  AK Parti’nin alemi farikası olan yerel yönetimlerin önemli bölümü ana muhalefet partisine geçerken, 2024 yerel seçimlerindeyse belediye haritası CHP’yi simgeleyen kırmızıya boyandı.

Merkezi hükümeti hala elinde bulunduran AK Parti, yerelde adeta Anadolu’ya hapsolmuş, kanadı kolu kırılmış bir parti görüntüsü veriyordu.

 

***

 

Son 2 yerel seçimde sandıkta yenilen AK Parti lideri, bu gidişata kayıtsız kalamazdı.

Evvela kendisine seçim kaybettiren gerekçeleri ortadan kaldırmak için ekonomi politikalarını kararlılıkla hayata geçirmek istedi ve uluslararası finans çevrelerinin de itibar ettiği Mehmet Şimşek’e tam destek verdi/veriyor.

Ancak, sadece faizleri yükseltmek, dar gelirli vatandaştan vergi toplamak, yüksek enflasyona karşı asgari ücrete düşük zam yapmak,  dövizi baskılamak ve talebi olabildiğince kısmak üzerine bina edilmiş politikaların yeterli olmadığını, kamuda tasarruf, yargı bağımsızlığı, eğitimde reform, ihalelerde şeffaflık gibi yapısal reformları ve politikaları  hayata geçirmediği sürece, yürürlükteki ekonomi politikasının bir ayağının hep eksik kalacağını yaşayarak görüyoruz.

 

***

 

Tüm bunların üzerine CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar tüy dikince, sıkı para politikasının kadük kaldığını söyleyebiliriz.

 

***

 

Neticede uzun zamandır devam eden ekonomik kriz, anketlere de yansıdı ve muhalefet oylarında yükseliş görüldü.

CHP’li belediyelere yönelik operasyonların yanı sıra, kurultay iptal davası, ceza davaları ve CHP’li kimi belediye başkanlarının  AK Parti’ye geçişini bu perspektiften okuyorum.

Yani iktidar, mevcudiyetini gelecek yıllarda da sürdürmek için tüm tuşlara basıyor izlenimi veriyor.

 

***

İşte bu kaotik siyasi ortamda AK Parti Bursa teşkilatının önemli konukları vardı.

Siyasi ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve aralarında Bursalı siyasetçi Mehmet Tunçak’ın da olduğu yardımcıları kentimize gelmişlerdi. 

Hayati Yazıcı’yı, sade bir genel başkan yardımcısı olarak değil, AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminden bu yana en yakın yol arkadaşlarından biri olarak tanıyoruz. 

 

***

AK Parti İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısını takip ettim ve Yazıcı’nın her cümlesini dikkatle dinledim.

Adeta bir demokrasi ufku çizdi Yazıcı:

Egemenlik hakkı sadece milletindir. Dolayısıyla millete hesap vereceğiz. Tüm zamanımızı ve imkanımızı, milletimizin hayat standardını yükseltmek, insanımızın dokusunu korumak ve refahını arttırmak için gece, gündüz demeden çalışıyoruz. Siyaset proje üretmek ve sorunlara çözüm bulmak demektir. Tek vatan, tek millet, tek bayrak anlayışıyla hareket ediyoruz. Bu değerler sadece AK Parti’nin değil, 86 milyonun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ortak değeridir. Siyasi partiler bu ortak değerler üzerinden değil, projelerle ve hizmetlerle bir birleriyle rekabet etmelidir.”

Bu sözlerin altına ortalama siyasi görüşe sahip kim itiraz edebilir, kim imzasını atmaz?

 

***

Yazıcı, açıklamasını yaptıktan sonra, yardımcıları, milletvekilleri, belediye başkanları ve teşkilatlarıyla birlikte sahaya çıktı.

Kuvvetle muhtemel, çarşıda, pazarda elini sıktıkları vatandaştan ekonominin sıkıntılı durumuyla ilgili şikayetler aldılar.

 

 

***

 

Ekonominin neden hala düzelmediğine dair görüşlerimi üst satırlarda paylaştım.

O halde partide söz sahibi olan Hayati Yazıcı gibi isimler, ekonomiden bağımsız olmayan siyasetin normalleşmesi için adım atmalı.

Bunun için geç kalınmış değil.

Nitekim son yerel seçimler gösterdi ki, AK Parti’nin sorunu oylarını muhalefete kaptırması değil, küskün seçmenini sandığa götürememesidir. 

AK Parti eğer 2002 ile 2011 arası uyguladığı demokratikleşme politikalarına  dönüşün işaretlerini verirse ekonomi düzelir, ekonomi düzelirse AK Parti yeniden iktidarın en güçlü adayı olabilir. 

Bu yol, 100 yıllık demokrasimizin geleceği adına da en güvenli yoldur!

MUSTAFA ÖZDAL


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —