Üzücü haberi pazar sabahı aldık.
Uludağ Üniversitesi'nin sevilen hocası, sadece CHP'lilerin değil, diğer partililerin de isminden övgüyle bahsettiği Prof. Dr. Lale Karabıyık yaşamını yitirmişti.
Ölenin arkasından kötü konuşulmaz derler.
Ancak Lale Hoca, hayattayken de kendisiyle ilgili olumsuz konuşan çok az insan vardı.
Eğer siyaset, bir halkla ilişkiler sanatı, çözüm üretme mekanizması, toplumun dertleriyle dertlenip, üzüntüsüne ortak olma işiyse Lale Hoca, yaptığı işin hakkını vererek bu dünyadan göçtü.
Siyasete adım attıktan çok kısa süre sonra, önseçim sandığından çıkması tesadüf değildi kuşkusuz.
Tıpkı Ceyhun İrgil gibi, O da sayısız insanın hayatına dokunmuştu çünkü.
Taban siyasetini hakkıyla yapması bir yana, uzun yıllar CHP'nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcılılığını başarıyla yürütmesi, Karabıyık'ın naif karakterinin arkasına gizlenmiş azminin ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Siyaset yaptığı dönemde amansız hastalığa yakalanmıştı.
Uzun yıllar tedavi görmesine rağmen, rahatsızlığını dar bir çevre biliyor, çağın illeti olan hastalığını kimseye belli etmiyordu.
Kılıçdaroğlu'nun iyi bir yol arkadaşıydı.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu'nun kaybettiği kurultayın ardından, siyasetten elini ayağını çekti.
Başka siyasetçiler gibi hırs yapmadı, hiziplerin içinde olmadı, parti içi iktidar mücadelesinde saf tutmadı.
Yani kendisine yakışanı yaptı.
Son yıllarda CHP'nin hiçbir etkinliğinde kendisini göremedik.
Partinin vefasızlığı mı yoksa Lale Hoca'nın kendi tercihi mi bilmiyoruz.
Ancak yıllarca bu partinin yükünü çekmiş, hiçbir partilinin talebini geri çevirmemiş, binlerce CHP'linin hayatına dokunmuş Lale Hoca'nın gidişi böyle sessiz olmamalıydı, ismini vefat haberiyle hatırlamamalıydık.
MUSTAFA ÖZDAL