İstanbul merkezli 6,2 büyüklüğündeki deprem hiç kuşku yok ki algımızı değiştirdi.
Bunun 2 nedeni var:
Birincisi 6,2 büyüklüğündeki depremde İstanbul’da tek bir binanın hasar almaması.
İkincisi de yer bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un, “Artık Marmara’da büyük bir deprem riski kalmadı” açıklaması.
***
Tabii algı böyle…
Ancak gerçek bu mu?
Sorunun yanıtını, yine bir bilim insanında, Bursa Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan’da aradım.
Öncelikle Beyhan Hoca’ya, Üşümezsoy’un “Marmara’da büyük bir deprem riski kalmadı” sözlerini hatırlattım.
O da söze, “Ben yer bilimcileri artık takip etmiyorum” diyerek başladı, ardından ekledi:
“Bu açıklama, toplumu deprem gibi hayati bir konuda rehavete sokar ki, bu çok tehlikeli bir durum. Bakın göreceksiniz bu rehavet iklimi, müteahhitten, kalfaya, vatandaştan, siyasetçiye kadar herkese olumsuz yansıyacak. Deprem konusunda bugüne kadar rehavetli değilken bile 10 binlerce bina yıkıldı, 100 binlerce insanımız öldü, yaralandı. Rehavete kapılırsak, varın olacakları siz düşünün!”.
***
Peki 6,2 büyüklüğündeki deprem neden İstanbul’daki binalarda hasara yol açmadı?
Beyhan Hoca, belki de bugüne kadar hiç duymadığınız bir açıklamayla soruma yanıt verdi:
“Biz hep depremin büyüklüğüne bakarak yorum yapıyoruz. Ancak bir depremin büyüklüğünden çok içeriği önemlidir. Depremin yarattığı etkiyi belirleyen çok sayıda parametre var. Bakın mesela 6,2 büyüklüğündeki İstanbul depreminin ivmesi 0,1 idi. Kahramanmaraş merkezli depremin ivmesi ise son İstanbul depreminin 5 katı büyüklüğündeydi. Bu nedenle hasar büyük oldu. Eğer 6,2 büyüklüğündeki İstanbul depreminin ivme değeri, 0,1 değil de bunun 3 katı olsaydı sonuç çok daha farklı olurdu. Sadece ivme değeri değil, depremin derinliği, fayın kırılış biçimi, depremin frekansı, fayın kırılış yönü ve yaşadığınız binaların faylara olan yönü ve mesafesi gibi daha birçok etken var”.
***
Tam da bu noktada şu örneği verdi Beyhan Hoca:
“1999 depreminin merkez üssü Gölcük idi değil mi? Bu deprem İstanbul’un bir ilçesi olan Beşiktaş’ta hasar yaratmadı ama Avcılar’da çok büyük bir hasara yol açtı. Oysa depremin merkez üssü olan Gölcük, Avcılar’a değil, Beşiktaş’a daha yakın. Ancak Avcılar’da çok sayıda bina yıkıldı. Çünkü o depremde iki ilçe arasındaki zemin özellikleri belirleyici oldu.”
***
Bir örnek daha:
“1970’teki Kütahya Gediz depremini hatırlayalım. Gediz, Bursa’ya 230 kilometre uzaklıkta. Ancak Gediz depremi Tofaş’ın atölyelerinde yıkıma yol açtı.”
***
Sohbetimizde geliyoruz Bursa’ya…
Beyhan Bayhan, Bursa’daki fayların yerleşim birimlerinden geçtiğinin altını çizdi.
Bursa merkezli büyük bir depremin tarihiyle ilgili öngörüde bulunmasa da şu sözleri hayati önemde:
“Bursa’daki fayların kent merkezinde yerleşim yerlerinin altından geçtiğini unutmayalım. Elbette Bursa merkezli depremin, ivme değeri, derinliği, büyüklüğü, fayın kırılış biçimi ve kırılma noktasına yakın insan popülasyonu gibi parametreler önemli olacak ama bilimsel analizlere göre 6 büyüklüğündeki bir depremde bile Bursa’da hasar alabilecek binaların olduğunu biliyoruz.”
***
Beyhan Hoca, son olarak şunları söyledi:
“Artık deprem nerede olacak, kaç büyüklüğünde meydana gelecek gibi senaryoları değil kentlerimizi depreme nasıl hazırlayacağımızı konuşalım. Çünkü, depremin ne zaman, kaç büyüklüğünde olacağını bilmiyoruz ama bildiğimiz tek gerçek var ki ülkemiz bir deprem coğrafyasında kuruludur ve biz tedbir almak zorundayız”.