Furkan Karaderi

Tarih: 19.09.2025 12:27

Açık Kampüs: Yol mu, Üniversite mi?

Facebook Twitter Linked-in

Bursa Uludağ Üniversitesi yalnızca Bursa’nın değil, Türkiye’nin de en önemli yükseköğretim kurumlarından biri. On binlerce öğrencisi, akademisyenleri ve kent için hayati öneme sahip hastanesiyle adeta başlı başına bir bilim adası. Fakat gelin görün ki, Görükle Kampüsü’nü diğerlerinden ayıran bir özelliği var. Bu devasa kampüs, yıllardır bir türlü çözülemeyen bir sorunla yeniden gündemde: “Açık Kampüs.”

Bir üniversiteye girdiğinizde karşılaşmayı beklediğiniz manzara bellidir: Sadece öğrencilerin, akademisyenlerin ve personelin girebildiği; kartlı sistemle kontrol edilen kapılar, bariyerler, kontrol noktaları ve kimlik sistemleri güvenlik için standarttır. Ama Uludağ Üniversitesi’nde durum bambaşka; zira Türkiye’de neredeyse hiçbir üniversitede göremeyeceğiniz bir tabloyla karşı karşıya kalıyor ve üniversite kapısından içeri girdiğinizde kendinizi kampüsten ziyade şehrin içinden geçen bir arter üzerindeymiş gibi hissediyorsunuz.

Neredeyse her kapı şehre açılıyor. Görükle, Özlüce, İzmir Yolu bağlantı noktaları ve kampüsün tam göbeğinde yer alan, bölge hastanesi durumundaki Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nin konumunu düşününce kampüs adeta şehrin transit geçiş güzergâhına dönüşüyor.

Sonuç ortada: Güvenlik sorunları, trafik sıkışıklığı, kazalar… Öğrenciler derslerine giderken araç yoğunluğuna takılıyor; hastaneye gelenler ise kendini üniversite içi karmaşada buluyor. İş çıkış saatlerinde kampüs yolları âdeta şehir merkezindeki ana arterlere benziyor.

Aslında mesele yeni değil. Yıllardır her rektörün önüne gelen bir dosya bu. Kimi dönem kapılar belirli saatlerde kapatıldı, kimi dönem hukuki engeller süreci tıkadı. Sonuç olarak kalıcı bir çözüme ulaşılamadı.

Şimdi ise yeni bir dönemeçteyiz. Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ve ekibi bu kronik soruna cesur bir adımla yaklaşıyor: “HGS Park Sistemi!” 

 

Zamanla düzenlenecek etaplarla kontrol noktaları, bariyerler ve hastaneyi içerisine alan bir bölümün kampüsle bağlantısı kontrollü şekilde ayrılacak...

Amaç net: Kampüsü kontrolsüz bir geçiş noktası olmaktan çıkarmak, güvenliği ve düzeni sağlamak. Sistemle birlikte araç girişleri kayıt altına alınacak, trafik ve park karmaşası azalacak. Hastaneye gelenler için ise özel güzergâh ve ilk bir saat ücretsiz park uygulaması planlanıyor.

Elbette tepkiler olacak. “Yolum uzadı” diyen de çıkacak, “bu işin altında rant var” diyen de, “üniversiteye girişte para mı ödenir” diyen de, “şehrin trafiği etkilenir” diyen de... Ama burada kritik olan nokta üniversitenin asli kimliği!

Üniversitenin asli kimliği şehrin kestirme yolu olmak değil; güvenli bir eğitim ve bilim yuvası olmasıdır. Güvenliği sağlamak muhakkak ki o üniversiteden sorumlu olan rektörün en önemli vazifelerinden biridir.

Üstelik, sistemden elde edilecek gelirlerin burslara, araştırmalara ve laboratuvar altyapısına aktarılacağının açıklanmış olması eleştirileri hafifletebilir. Çünkü bu yalnızca bir otopark düzenlemesi değil; aynı zamanda “akıllı kampüs” vizyonunun ilk adımı. Belki de yarının Uludağ Üniversitesi’nde yayalaştırılmış alanları, daha güvenli ve daha modern bir yaşam alanını konuşuyor olacağız.

 

 

Sorunun özü basit: Uludağ Üniversitesi’ni bir geçiş güzergâhı olarak mı göreceğiz, yoksa Türkiye’nin güvenli eğitim alanlarından biri olarak mı koruyacağız?

Rektör Yılmaz ve ekibinin attığı bu adım bana kalırsa bu sorunun cevabını vermeye yönelik cesur bir başlangıçtır.

Benim cevabım net: Atılan bu adım, gerekli bir dönüşümün başlangıcıdır.

Ben Rektör Bey’in attığı bu adımı önemsiyorum. Çünkü bu mesele yalnızca bir trafik düzenlemesi değil, üniversitenin güvenlik meselesidir. Zira bir üniversite, şehrin içinden geçen “kestirme yol” olamaz. Burada bilim üretiliyor, burada binlerce gencin geleceği şekilleniyor. Yurtlarında binlerce öğrenci kalıyor.

Zira güvenlikten taviz vermek nihayetinde istenmeyen ve çözülemeyen birçok soruna da davetiye uzatmaktır.

 

KÖŞE YAZISI: Furkan KARADERİ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —