Osmangazi Belediyesi'nin düzenlediği Kitap Fuarı'nın konuklarında biri olan Japon deprem bilimci Moriwaki Yoshinori'ye vatandaşın biri, deprem olasılığını soruyor.
Türkiye gibi, coğrafyasının önemli bölümü birinci derece deprem bölgesi olan bir ülkede, ne böyle bir soru, ne de uzmanın vereceği yanıt sürpriz bizim için.
Öyle ki daha önce sayısız uzman, büyük depremlerin bu coğrafyanın kaderi olduğunu defalarca açıkladılar.
Ancak Yoshinori'nin verdiği yanıt biz Bursalılar için korkutucu:
"Balıkesir Sıngırdı'da bir süre daha depremler olabilir. Herkes İstanbul'u konuşuyor ancak ben yıkıcı depremi İstanbul'da değil Bandırma'da bekliyorum!".

***
Bandırma ile Bursa arasındaki mesafe sadece 120 kilometre.
Yani Bandırma'da meydana gelecek yıkıcı depremin, Bursa'yı da yıkacağını söylemek için uzman olmaya gerek yok.
***
Tıpkı Yoshinori gibi Şener Üşümezoy da 2012 yılında aynı şeyleri söylemiş:
"İmralı'nın güneyindeki fay hattı gerçekten İstanbul için değil ama güney için, yani Bursa, Bandırma ve çevresi için risk taşıyan bir olgudur. İstanbul için beklenen bir depremi somutlarsak, Kumburgaz çukurundan Silivri ile Büyükçekmece arasında 7 şiddetinin altında 6,5 şiddeti civarında bir risk var. Bu risk de uygun zeminde yapılan modern binalar ile önlenmiş olur, yıkım olmaz".
***
Üşümezsoy'un yıllar önce Kumburgaz bölgesinde meydana gelecek depremle ilgili öngörüsü yüzde yüz tuttu.
Yıkıcı deprem için işaret ettiği Bandırma hattındaki fay ise henüz kırılmadı.
O halde Marmara'da tehlike çanlarının İstanbul için değil Balıkesir ve Bursa için çaldığını söyleyebiliriz.
***
Peki 'yıkıcı deprem kapıda' diyen uzmanların uyarıları karşısında biz ne yapıyoruz?
Hayat memat meselesi olan depreme dirençli kentler yaratma konusunda hem merkezi hükümetin, hem yerel yönetimlerin hem de vatandaşın ağır kaldığı su götürmez bir gerçek.
***
Bir yandan da kentsel dönüşümler sürüyor.
Osmangazi Belediyesi, Ankara ile yürüttüğü bürokratik süreçler konusunda yol aldıktan sonra, icraata geçmeye hazırlanıyor.
Bugün ise Yıldırım'da yeni bir kentsel dönüşümün yıkım töreni vardı.
"Bina yıkmak için tören mi yapılır?" dediğinizi duyar gibiyim.
Eğer o binalar, tabutlukları andırıyorsa yapılır.
***
İki aracın aynı anda geçemeyeceği, dar sokakları, bitişik nizam binaların inşa edildiği, estetik yoksunu ve mühendislik hizmeti almamış evlerin bolca yapıldığı Yıldırım'ın tipik bir mahallesidir Yedilselviler.
Mahalledeki durumun vahametini anlamınız için Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz'ın sadece bir cümlesini paylaşıyorum:
"Burası o kadar sıkışık bir bölge ki, biz bile tören alanına gelmek için arabalarımızı bırakıp yürümek zorunda kaldık!".

***
Komşu mahallede yeni ve modern binaların hızla yükseldiği Yediselviler'de ilk etapta 285 riskli konut yıkılacak, yerine 235 sağlam konut yükselecek.
100 dairelik eski binaların yerine 200 dairelik kentsel dönüşüm projeleri yapıldığı için, Yediselviler'deki proje ezberimizi bozdu.
Ancak kentsel dönüşüme 'bina yenilemeden' öte , sosyal donatı, park ve yeşil alanlarıyla bir sosyal dönüşüm anlayışıyla bakarsanız, sonuç bu oluyor.
Çünkü gerçekten o mahallenin sadece güvenli konutlara değil, nefes almaya ihtiyacı var.

Var ama Yıldırım, bu örnek dönüşüm için en zor bölge.
Nitekim yüzölçümü ile nüfusu arasında büyük orantısızlık olan Yıldırım'da boş arazi yok.
Üstelik, kalabalık ailelerin yoğun olarak yaşadığı bir ilçe olan Yıldırım'da yerinde dönüşüm yapmak dışında başka bir seçeneğiniz de yok.
***
Başkan Yılmaz'ın seçim taahhütlerinin kanımca en önemlisi 5 yılda 30 bin yeri konut inşa etmesiydi.
Daha önceki yazılarımda bu taahhüdünün takipçisi olacağını yazmıştım.
Törenden sonra Yılmaz'a, 1,5 yılda kaç yeni konutun inşa edildiğini sordum.
5 bin konut yanıtını verdi.
Kaldı 25 bin…
30 bin yeni konut Yıldırım'ı depreme dirençli kent yapmakla kalmayacak bu kadim kentin çehresini de değiştirecek!
MUSTAFA ÖZDAL